21 Kasım 2018 Çarşamba

Kasım’da Büyük Kuzey Turu: Bölüm 3 Batum


  

    11 gibi kahvaltımızı yaptıktan sonra 12 gibi otelden çıkışımızı yapıp Cansuların Kemalpaşa'daki köy evlerine uğradık. Murat dayımız hayalini gerçekleştirmiş yakın zamanda buraya yerleşmiş öğretmenliğine devam ediyor.Doğanın,yeşilin ve oksijenin içinde ömür uzar... İmrendik :) Onunla da güzel bir sohbet yaptıktan sonra Batum’a doğru yola çıktık.

     Sınırda Sarp köyünde akrabalarımız var.Hem onlara uğrayalım hemde Batum’u ziyaret edelim dedik.
     Sarp Köyü Türkiye’nin Gürcistan ile olan sınır kapısıdır.Sarp ,zamanında ikiye bölünmüş bir köydür. Sınırlar kapalı olduğu için aileler yaklaşık 50 yıl boyunca birbirleri ile görüşememişlerdir.(1921-1988)
     Gürcüler kendi bölgelerine Sarpi bizimkiler ise Sarp demektedirler.
    Gürcistan tarafına arabamızla girelim mi diye düşünürken araç sırasının fazla olması sebebiyle bundan vazgeçtik ve Gürcistan’a yürüyerek geçtik(.Tercih edilmesi gereken yol budur, artık yakıtta ucuz değil ve araçlar için sigorta parası isteniyor. (100 lira))
   
  

    Gürcistan’a yeni kimlik kartlarımız ile girebiliyoruz. Buradan çıkmadan önce 15’er lira çıkış
 pulu alıyoruz. Giriş yaptığımızda içeride döviz büroları var fakat merkeze göre biraz  fark ediyor. Merkeze minibüsler var (88 numara) ve 1,5’ar Lari’ye götürüyorlar. Dönüşte 1’er Lari’ye geldik. Sarp’taki Hasan dayımız paramızı merkezde değiştirelim diye bize 20 Lari verdi.  İçeri girince direk minibüse yöneldik.Merkeze yaklaşık 30 dakikada varıyorsunuz.İndiğinizde döviz büroları çokça bulunuyor. 1 Lira 0,50 Lari. Paramız artık iki kat değersiz. Önceleri tam tersiymiş.. Artık eskisi gibi yoğunluk olmadığını söylüyorlar. Hatta bizim taraftaki petrol ofisleri artık para kazanmaya başlamışlar.





   Cansu ile birlikte saat 14:30 civarları merkeze geldik. Havalar şansımıza o hafta inanılmaz güzeldi. Uzunca bir yürüyüş yaptık.Caddeler çok sakindi. İlk amacımız Ali-Nino heykeline ulaşmaktı.
   Döndük dolaştık bulamadık. Karnımız da buarada bayağı acıkmıştı.Heykeli bırakıp  restoran
aramaya başladık. Yine içimize sinsin derken bayağı yürüdük ve sonunda merkezde bir İtalyan
 restoranı bulduk (BK). Fiyatlar gayet makuldu.Cansu bir adet margarita pizza bende mantarlı fettucini söyledim. Yanına 50cl Heinnichen Bira Cansu’da bir adet Kola istedi. Yemeğin sonunda da Türk kahvesiz yapamayan Cansu yine alışkanlığın bozmayarak kahvesini yaptırdı. Toplamda 44 Lari ödedik. Bizim paramızla yaklaşık 88 lira civarı gibi. Ordaki insanlar için gayet makul fiyatlar.



    Bu arada siparişler verdikten hemen sonra wifi şifresini isteyerek internetsiz kullanımı olan Maps Me harita uygulamsını indirip Gürcistan bölgesini internetten indirdik. Amacımız Ali Nino’yu da görmekti.
    Tekrar haritadan baktık. Dolaştığımız yerlere çok yakındı.Tekrar o yöne doğru restorandan çıktık. Noktaya ulaştığımızda Ali Nino heykelini daha heybetli bekliyorduk. Beklediğimizden küçük çıktı.Devasa bir dönme dolabın arkasında kalmış.Yine de görümeli diyoruz...















    Ali-Nino heykelinin fotoğraflarını çekerken neden şu dönme  dolaba binmiyoruz dedim. Batum’u ayaklarımızın altına alalım. Yükseldikçe yükseldik Batum’un en  güzel anlardan biri oldu.







         Dönme dolaptan bir saat kulesi gördük o bölgeye gitmeye karar verdik.Bir ara uzakdoğulu bir
kafileye takıldık.Etrafı izlerken saat kulesine geldik,meğer otelmiş. Kule şeklinde tasarlanmış
etkileyici eski bir oteldi.

  



    Hava kararmıştı artık saat 17:30 civaralarıydı.İndiğimiz yere  geldik ve bir pastaneye yöneldik gitmeden tatlı çay kahve birşeyler yapalım diye. Dergah diye bir pastaneye oturduk.Meğer
Karadeniz’de her tarafta varmış.Farketmemişiz neyse değişk bir pasta yedikten sonra az  ilerde
minibüslerin kalktığı yere geçtik.Dönüşte 1’er Lari ‘ye döndük.



    Bazı küçük mağazalarda  şu sıkıntıyı yaşadık, İngilizce yada Türkçe bilmiyorlarsa anlaşamıyorsunuz.

    Tekrar ülkemize girdik. Sarp'taki  akrabalarımız Hasan dayı ve yengemize uğradık.Bizlere çay ve kendi yaptıkları Cennet hurmasından cevizli kömelerden ikram ettiler. Tatilin en güzel tarafı bu güzel insanların sohbeti ve kendi yaptıkları ikramları. Herşey için tekrar teşekkür ediyoruz.


19 Kasım 2018 Pazartesi

Kasım’da Büyük Kuzey Turu : Bölüm 6 Bolu Gölcük ve Yedi Göller

 
      Samsun’dan sabah 6:30 gibi çıktık.Merzifon yolu üzerinden 1-2 mola ile 13:00 gibi Bolu’ya girdik.Karnımız da artık acıkmıştı. Bolu’nun köftesi meşhurdur ancak yemeği göl manzaralı bir yerde yapmayı hayal ettiğimiz için sabretmeyi seçtik. Yoksa Bolu merkezde biryerler vardır diye düşünüyorum.
      Planımız Gölcük’ü Yedi Göller’i ve Abant’ı görmekti  ancak Abant bölgesine malesef vakit ayıramadık.Aslında birgün için gayet yetti.😊
     Bolu merkezden 20 dk sonra Gölcük bölgesine ulaştık.
     Gölcük Yolları geniş, Bolu’ya oldukça yakın ve güneyde (19km). Gölcük milli parkı giriş ücreti araç başına 15₺. Yol boyunca Eds mevcut maksimum 70km/h ile devam ediniz.
     Kartpostalın gerçek halini görmek isteyenler buyursunlar..Hava hafif soğuk ama kar düşmüş halini de görmek isterdim.
     Gölün etrafında biraz turlayıp fotoğraf çektikten sonra restoranta geçtik. İki porsiyon  ızgara köfte yedik.Gayet güzeldi (porsiyon 25₺). Aslında Bolu Dağı mangal evini hayal etmiş olsamda göl manzarasında orada yemek yemek bu hayalimi unutturdu bile.
     Burada mangalınız ile kendi yemeğinizi yapabileceğiniz alanlar da mevcut.
     Yemekten sonra  biraz daha dolandık ve Yedi Göller için yola çıktık.Yedi Göller merkeze 40 km civarında kuzeyde.Gölcük’ten 60 km uzaklıkta.

     Yedi Göller yolu biraz virajlı bazı yerlerde biraz bozuk, rakımın  yükseldiği yerlerde kara yakalandık ve ilk defa kışlık lastiklerimiz işe yaradı ve yolları geçtik. Çoğu arabada zincir gördüm.
      Daha Yedi Göllere ulaşmadan yukarılarda inanılmaz manzaralar mevcuttu.Mola verebileceğiniz
çaycılar var.


      Buraya sonbahar gibi gelirseniz turuncu yaprakların güzelliğine aşık olursunuz 🍁 . Göllere geldiğinizde ise turuncunun  içinde göllerin manzaraları muhteşem.



       Burada çadır kurup kamp yapabileceğiniz alanlar mevcut.Bu dönemde tabiki  biraz soğuk ama burası kampçı doluydu, ekipmanınız tamsa çok keyifli olabilir.Ayılar inmezse tabiki... 😀
      Birbiriyle bağlantılı bu göller etraftaki ağaçlar ve sonbahar yaprakları  adeta cenneti tarif ediyor.





      Burada da yaklaşık bir saat geçirdikten sonra İzmit’e anneannemizin yanına gitmek için yola çıktık. 17:30 gibi çıktığımız yolumuzu 19:30 gibi bitirerek İzmit Körfez ilçesine ulaştık.(17 Kasım)

16 Kasım 2018 Cuma

Kasım’da Büyük Kuzey Turu : 13. Gün

     
         Herkese merhaba, takipçilerimize selamlar...3 Kasım’da başladığımız bu turda 13. güne gelmişiz.Bugün Kasım’ın 15’i şu an Samsun’dayız turumuz çok keyifle devam ediyor. Öncelikle Allah herkese gezip görmeyi güzel sağlıklı günler yaşamayı nasip etsin... Gezmeyi görmeyi seven tüm arkadaşlara selam olsun. 😊
 
         İlk defa kuzeye çıktım söylenenler gibi gerçekten kutsal topraklarmış... İnsanların yediği doğal besinler , onların muhabetleri, misafirperverlikleri ve karadenizin havası, doğası insanın ömrünü gerçekten uzatır...Burada 90 yaşın üstünde büyüklerimizle muhabbet ettik enerjilerine hayran oldum mutluluklarıyla mutlu oldum,mutlu oldular...Buralara en yakın zamanda yine geleceğiz.
 
        Her gittiğimiz yer hakkında yaşadıklarımız hakkında yediklerimiz hakkında pek çok şey yazdım taslak olarak bekliyorlar. Antalya’ya döndüğümüzde yazdıklarımı toparlayıp  pekçok fotoğrafla bölüm bölün inşallah yayınlayacağım.Çok fazla anı birikitiryoruz.Rutinden çıkmanın ve  zamanı düşünmeden yaşamanın  hazzını yaşıyoruz.
Takipte olun.
Allah’a emanet...

instagram : vedatefede

7 Kasım 2018 Çarşamba

Kasım’da Büyük Kuzey Turu : Bölüm 2 Hopa - Artvin

Kemalpaşa
        Kayseri’den Hopa’ya mesafe biraz uzak olduğu için sabah 5 gibi uyanmayı planladık. Eşyalarımızı akşamdan hazırlamıştık.Sabah 4:30 'da gözlerim açıldı. Normalde bir iş için kalkıyor olsam uyanamam, ama olay karadeniz olunca beynim kuruldu adeta uyandım ve hazırlandım.

      Sabah 5:30 gibi yola çıktık. Sivas üzerinden Zara,Kelkit,Gümüşhane,Trabzon’dan geçerek Hopa’ya saat 14:30 da ulaştık. Toplamda 20 dk mola verdik. Önce planladığım güzergah Sivas-Erzincan-Erzurum ve Artvin’di. Fakat en erken varabileceğim güzergah Gümüşhane üzerinden olduğu için yeni bir güzergah olan bu yolu tercih ettim.O da 9 saat sürdü. Önceki yaptığım plan Erzincan -Erzurum -Artvin güzergahıydı fakat yol tek sürüş için oldukça uzun olacaktı ve vazgeçtim.
    Yaklaşık 750 km yol yaptık, 200 TL civarı mazot ile Hopa’ya ulaştık.

Çağatay
      Yollarda abur cubur yememeye dikkat ediyoruz çünkü her şehrimizin güzel lezzetleri var bu lezzetleri tatmak istiyoruz. 

      Hopa'da kuzenimiz Çağatay ile buluştuk.Oldukça açtık ve Çağatay'dan malum soruyu bekledik    -Aç mısınız? :) Bizi sahilde 14 Mart Parkı’nın orda efsane pideciye götürdü: “Bay Toşi” Kavurmalı yumurtalı  pidesi harikaymış.Denedik tattık. :)
Kavurmalı Pide , Bay Toşi

     Burdan kalkıp hemen bitişiğinde Türk kahvelerimizi içtik: “ Kahve Bahane”  Buranın özelliği ise kahve’nin  sunumu ve bu sunuma karşılık kahvenin fiyatının gayet uygun olması. (Türk Kahvesi 6 TL)

Kahve Bahane

      Bu arada kahvelerden önce bakkala kadar gitmiştim.12 liraya bişey alacaktım. 100 lira uzattım. Üzerine de 2 lira verdim. Büfeci bana 3 lira verdi. Bu arada yanındakine sordu 100 lira bozuk var mı diye. Ben de dedim ki ben 2 lira fazla verdim dedim. Oda 2 verdin mi dedi bide sana ekstra 3 lira veriyorum dedi kafam gitti dedi. Neyse yanındaki çoçuk bozuk 100 lira verdi bende 90 alıp 10 lirasını büfeciye verdim.Sonra yandaki çoçuk büfeciye abi bana da 10 lira vereceksin dedi. Büfeci 100 verdim ya dedi. Baktım burada hesap karışacak paramı alıp  sessizce hemen ordan ayrıldım. Geldim olayı Çağatay ve Cansu’ya anlattım. Çağatay dedi burda daha bir sürü hikaye var dedi.İlk günden baya güldük.:) 


Hopa Sahil

Kazım Koyuncu'nun heykeli , Hopa

Şansımıza havalar o kadar güzel denk geldi ki şükürler olsun, Antalya'dan sonra Hopa'da gün batımını soldan izlemek harikaydı. Bir tarafınız yemyeşil bir tarafınız masmavi.Buralarda yeşilin her tonunu görebilirisiniz.

       Kalktık ve sahilden otelimize doğru yürüdük.Otelin orada  Murat dayımız bekliyordu. Onunla da selamlaştıktan sonra bu 2 gün içerisinde yapacaklarımızı planladık.Ardından beraber büyüklerimizi ziyaret ettik. Sonra dinlemek için otelimize geçtik.


Otel Peronti( Kahvaltı dahil kişi başı 80 Lira).

Peronti Otel , Hopa

      Kaldığımız otel, fiyat-performans açısından gayet iyiydi, odalar yenilenmiş, banyosu, kliması, interneti gayet iyiydi, ayrıca denize sıfırdı. Otopark sıkıntınız yok. Sabah kahvaltı saatleri 7:00-11:00 arasıydı.Herkese tavsiye edebiliriz.

     Yemeğimizi erken yediğimiz için saat 21:00 civarları açıktım. Dışarı çıktım merkeze doğru 10 dk kadar yürüdüm ve iyi  bir seyyar kokoreççi buldum.Biraz iri kıyım olsa da lezzeti fena değidi. (Yarım 13 Lira) “Kokoreççi Osman Dayı” 



    Diğer sabah 9 buçuk gibi kalkıp kahvaltıya indik.İyi bir kahvaltı yaptık sonra sahilde Çağatay'la birlikte Garaj Cafe'de buluşup kahvelerimizi içtik.





Murat Dayımız


     Saat 12 civarları  Borçka Kara göl için yola çıktık.Artvin yolu üzerinde Borçka ilçesinden içeri döndük yaklaşık 45 dakikaya Karagöl'e ulaştık. Yolu fena değil otomobille çıkabilirsiniz. Yol üzerinde akarsular görüp durmanız mümkün.


















Karagöl , Borçka




Karagöl , Borçka


     Burada da yaklaşık 1 saat geçirdikten sonra rotamız Artvin 'di. Yaklaşık 1 saate Artvin'e vardık. 

    Artvin'e gelirken büyük bir baraj gördük. Bu baraj bu bölgenin iklimini biraz daha ılıman hale getirmiş.Devasa bir barajdı.Yolun kenarından devam ettik.Yapılan tüneller yolları bayağı kısaltmış. 







Artvin merkez

    Artvin'e geldiğimde şok oldum.Şehir resmen zirveye kurulmuş.Manzaralar harika. Karnımız acıktı. Artvin Döneri meşhurdur.Biraz Erzurum Cağ kebabına benzese de Yatık ama lezzet olarak dönere benziyor. Çarşıya girdik.Yollar genelde tek yön ve  meydana giden yolda solda Emin Usta. Neredeyse 5 porsiyon döner yedik, 4 ayran bir kola 80 lira para ödedik şok oldum.Antalya'da bu fiyat mümkün değil. Karnımızı güzelce doyurduktan sonra Dünyanın en büyük Atatürk heykeline doğru devam ettik. Bu arada katlı otopark gayet ucuz : 2 lira. 10 dakika tırmandıktan sonra zirveye ulaştık.Atam...


Dünya'nın en büyük Atatürk heykeli , Artvin merkez

Erzurum'un kıtlama şekeri burada da yaygın

   Buradan çıkıp camlı terasa gidecektik fakat yollarında çalışma vardı ve  aracımıza zarar vermemek için gitmekten vazgeçtik. Yaklaşık 1 buçuk saate Hopa'ya döndük.


    Çağatay'ın yemek sözü vardı buradan Çakıl restorana (Sarp-Kemalpaşa arasında) devam ettik. Aynı zamanda akşam Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın Avrupa maçları vardı onları izledik. Kemal Paşa'da mıhlamalı, mezeli bir bir masa kurduk.Keyifli bir gece geçirdik.



    Çağatay ve Murat dayımız bizi çok güzel ağırladılar.Onlara çok teşekkür ediyoruz. Antalya'ya her zaman bekliyoruz.


     Buralar insanın ömrünü uzatır...Yurt dışından önce ülkemizi gezin karadenizi görün!

   
Bölüm 3 Batum...

3 Kasım 2018 Cumartesi

Kasım'da Büyük Kuzey Turu: Geziye saatler kala lastik sorunu

                                                                                                                         
     Ve vakit geldi...

     2018 yaz sezonunun son sahnesi, tek başıma 3 Kasım Cumartesi günü saat 19:00-21:00 arasında Manavgat Sorgun’da denk geldi. Biz de planımızı bu programa göre yaptık. Programdan sonra saat 22:00 civarları yolda olacağız. Sabah Kapadokya’da gündoğumunda balonları izleyebilmek için bu saatlerde yola çıkmış olacağız.Manavgat - Kapadokya arası yaklaşık 5 saat.
      Ben otelde programımı yaparken eşim ve bizimle Kayseri’ye kadar eşlik edecek arkadaşımız Pınar da Side’de ki arkadaşlarımız Seda,Ahmet ve güzel kızları Defne’yi ziyaret edecekler.

     Gezimizin tarihi yaklaşırken bende kış lastiği araştırıyordum.Fiyatlar artık o kadar yükselmiş ki en uygun kış lastiği takım olarak 2000 tl civarında dolaşıyor. Ancak bu fiyatlara iyi markaların yan ürünü dedikleri performansı  belli olmayan markalar var. Bende az kullanılmış ikinci el lastik araştırmaya başladım. 29 Ekim sabahı facebook’ta  citroen C5 grubunda bir lastik ilanı gördüm. İlan İstanbul’daydı. İyi  durumda olan   4 adet kış lastiğini 700 liraya buldum ve hemen satın almak için iletişime geçtim. Tek sıkıntımız o lastikleri buraya getirtmekti. İlk başta kargo şirketlerine soruldu 490 tl fiyat verdiler fakat oldukça fazla bir fiyattı. Nasıl yaparız derken İstanbul’da Lastik firmasında çalışan Şenkan amcamız devreye girdi. Lastikleri bir ambar ulaşım şirketi ile uygun fiyata  Antalya’ya ulaştırabileceğimizi söyledi. Bende bu habere çok sevindim.Hemen iletişime geçildi ve buraya gönderilmek üzere transferler başladı. Şimdi ise sıkıntımız bu lastiklerin  ne zaman buraya ulaşacak olması çünkü bu tarz nakliyat şirketlerinde tırların dolması bekleniyormuş.Neyse ki lastiklerin  3 Kasım Cumartesi gününe Antalya'da olacağı bilgisini aldık. Şu an tek stresimiz lastikler sabahtan gelebilecek mi? Çünkü saat en geç 17:00 da Antalya’dan ayrılmamız gerekiyor...

     Bunların dışında eşyalarımızı hazırladık. Evimizi toparladık. Arka koltuklar boş olacağı için koltukları yatıracağız.Yanımıza uyumak istersek tek kişilik bir yatak alıyoruz.Kamp Sandalyelerimiz, 2 adet bavul , müzik ekipmanlarım da yanımızda olacak bakarsanız sokak müzisyenliği yaparız yağmur çamur olmazsa tabiki... :)


22 Ekim 2018 Pazartesi

Müzisyenliğin 20 Altın Kuralı



      On beş yıldır içinde bulunduğum turizm otel piyasasındaki deneyimlerimle ve büyüklerimin tavsiyeleriyle siz müzisyen arkadaşlarıma naçizane fikirlerimi sunmak istedim...
                                                                          *
      Benim en büyük şansım babamın müzisyen olmasıydı. Şansızlığım ise babamın müzisyenliğin  esas işim olmasını istememesiydi.Yanında ne kadar sahne alıyor olsamda Üniversiteye girene kadar müzik eğitimi almam için bir hareket göstermedi. Subay olmamı arzulayan babam yüzünden  güzel sanatlar lisesinden bile haberim yoktu.😀 O zamanlar süper lise vardı ve ben sayısal okuyarak zamanımı matematik, fizik ve kimya ile geçirdim.Kesinlikle lisede de müzik okumak isterdim.Ama bu şekilde gelişti. Şimdilerde ise küçük kardeşimin Güzel sanatlar lisesinde okuyor olmasından çok mutluyum.

     Sahnelere atılmam , tamamen babamın grup arkadaşlarının sezon ortasında onu yarı yolda bırakmasıyla başladı... sağ olsunlar bazen şerden hayır doğar derler... (2002)
     İlk zamanlar önümde iki adet tumba , marakas ve zil  vardı. Elimden geldiğince eşlik ediyordum.
Günlerimiz doluydu ve ben sahnede olmaktan gerçekten çok mutluydum. Çocukluk dönemim bitmiş, haftalık harçlık kesilmiş, iş hayatımın başladığını hissetmiştim...😅

     Zamanla babam bendeki heyecanı görüp  bana bir yan flüt aldı. Bulgar bir hocadan kısa bir süre ders aldım.
     Flütü sahneye götürüyordum arada düz ses de olsa eşlik etmeye çalışıyordum. Alanya'da otellerde her gün çalışa çalışa  sahnede flüt çalmaya başladım. Okulda edebiyat hocam dinletilerde çalmamı istedi. Orada da türkçe bir şeyler çalarak geliştirdim.
   
     Babam klavye çalıp şarkı söylüyordu. Ben de müziklerin üzerine flütle süsleme yapmaya çalışıyordum. Hatta şunu çok iyi hatırlarım ben şarkı söylerken üstüme melodi çalma dediğini...
-okey 😁... çalamadığım  yerde tumba çalıp vokal yapıyordum. Gün geçtikçe pek çok şey öğreniyordum. Sezon sonuna doğru şarkı söylemeye de  başlamıştım.
   

     Bir gün babam sordu saksafon çalabilir misin? Şu an farkediyorum ki sanırım bende geri vites yok Şu zamana kadar şu şarkıyı söyler misin diye sorduklarında hiç olumsuz yanıt verdiğimi hatırlamıyorum. Yani ne gerekiyorsa onu yapmam gerektiğini hep bildim. Bu işi seviyorum ve en iyi şekilde yapmam gerektiğini de biliyordum. Saksafona da hayır demedim. Yeni bir alto saksafon aldık. Ancak bu flüt gibi devreye giremedi. Ara ara saksafon hocaları bulduk. Evde çalışmalara devam ettim. Saksafonu da sahneye 17 yaşımda dahil etmeye başladım.(2004) 🎷
   

      Babamın bana bu çalgıları seçip yönlendirmesi benim için büyük bir şanstı ve onun ileriyi görmesiydi... Ona Minnettarım...

     Seneler geçti müzik bölümü için hazırlanmam gerekiyordu. 6-7 ay civarı müzik sınavına hazırlık eğitimi aldım. Üniversite’yi kazandım (2006) ve sonunda Müzik okumaya başladım. Listede ismimi gördüğümde evde tek başımaydım. Kendi kendime çığlık attım...Okulda Pek çok şey öğrendim müziğimi daha da geliştirdim.Çok yetenekli arkadaşlarla tanıştım ve iyi hocalarla birlikte çalıştık.Kafamın içinde yeni bir sayfa açıldı.İşin teorisini öğrenerek müziğe çok daha farklı bir perspektiften bakmaya başladım.
     
      Okurken pedagojik formasyon eğitimi de aldım. Okul sonrasında 3 sene müzik öğretmenliği de yaptım. Güzel bir deneyimim oldu. Ancak sadece müzisyenlik yapmam gerektiğine karar verdim. Çünkü bu 3 sene boyunca müzisyenliğim olarak yerimde saydığımı farkettim.Hem müzisyenliğin devam ettiği bu çalışma temposunda gerçekten sosyal hayatımı bitirdim. Şunu anladım hayatın iki meslekle uğraşacak kadar uzun olmadığına yada iki mesleği de aynı kalitede yürütemeyeceğime...

   

     Şu sıralar büyük bir keyifle müzisyenlik hayatıma devam ediyor ve şükrediyorum. Çünkü sevdiğim işi yapıyorum. Şu an 31 yaşındayım yıl 2018 on altıncı yaz sezonumu bitiriyorum.
      Bu zamana kadar pek çok şey yaşayıp deneyimledim. Burdan yola çıkarak ve affınıza sığınarak müzisyenlik hayatımızda dikkat etmemiz gereken şeylerden bahsedeceğim;

     Müzisyenlikte o kadar ayrıntı vardır ki dışarıdan baktıklarında gelip iki saat çalıp gidiyor derler... Ancak bir müzisyen sezon başında düşünür bu sezon nasıl geçecek, neler yapacağım , kimlerle çalışabilirim, anlaşabiliri miyiz , günlerim dolacak mı, geçen seneye göre biraz daha kazancımı artırabilecek miyim, enstrümanımı yenileyebilecek miyim, nasıl bir repertuar hazırlayacağız, hangi milletlere program yapacağız, sağlığımı koruyabilecek miyim...vs
     Derken yaz sezonu başlar. Orkestra toplanmış kıştan beri provalar devam etmiştir. Sahnede giyilecek kıyafetler belirlenmiştir. Ekipmanlar tamamlanmıştır. O hafta sezon başlayacaktır. Her gittiğiniz otelde kendinizi beğendirme, müşteriyi eğlendirme stresi olacaktır. Eğer akşam sahneniz varsa gündüzden stresi başlar. Çünkü akşam sahne vardır ve enerjinizi akşama saklamanız gerekir. Öğleden sonra saat 4 civarları hazırlıklar başlar. 5-6 civarları servis noktasında toplanılır.Yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra ekipmanlar taşınır kurulur. Genellikle akşam yemeği başladığı için saat 7 civarlarına kadar ses denemelerinin bitmesi gerekir. Sonra müsait bir zamanda yemek yenir. Yemek yendikten sonra beklemek için kulise geçersiniz. Size bilgilendirme gelir  müşterilerimiz bu milletlerden diye. Kafanda bir repertuar canlandırırsın. Program başlar müşteriyi bir yerden yakalamaya çalışırsın enerjiyi devamlı yukarda tutmak için o 1-2 saat içersinde devamlı stres yaşarsın. Yakalayabilirsen ne ala program keyifli geçer ama yakalayamazsan işten fena soğursun. Moralini yüksek tutmak zorundasın. Orkestra olarak eğlenmek zorundasınızdır. Her gün aynı işi yapıyor olsanızda motivasyonunuz yüksek olmak zorundadır. Hasta da olsanız cenazeniz de olsa bu sizin işiniz olduğu için eğlenmek ve eğlendirmek zorundasınızdır...
                                                                            *
    Bu işi  başarıyla yürütebilmeniz için her işte olduğu gibi müzisyenliğin de altın kuralları vardır:

    1. Çalgınızı iyi çalmanız sesinizi iyi kullanmanız gerekmektedir.
    2. Repertuarınız oldukça geniş olmalıdır. Çünkü nerede neyle karşılaşacağınızı kestiremezsiniz.
Bu sebeple de düzenli provalar yaparak işin kalitesini arttırmaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
    3. İşinize olan saygınız ve insanlara verdiğiniz sözler çok önemlidir. Verilen sözlerin arkasında durmalısınız yoksa ne kadar iyi müzisyen olsanızda sözünüzde durmadığınız zaman karşı tarafın güvenini kaybedebilirisiniz.Grup arkadaşlarınızla da sevgi ve saygı çerçevesi içinde yürütmeniz gereken sonuçta bir iş söz konusudur.Aranızda konuşmayı ihmal etmeyin. Dağ dağa küsmüş dağın haberi yok olmasın yani 😉
    4.Görünümüz bakımınız iyi olmalıdır. Çünkü sahnede herkesin gözü üzerinizde olacaktır. Ne kadar iyi de çalsanız sizi izleyenlere olan saygınız görünüşünüzle onlara cevap olacaktır.Siz giyiminize  ne kadar dikkat ederseniz size duyulan saygı da o kadar olacaktır. (2+2=4)
    5.İş disiplinine dikkat etmelisiniz. İstenen saatte sahnede olup sisteminizi hazırlamalısınız.İstenen saatte de programa başlayıp zamanında bitirilmelisiniz.Eğer size kurulumda yardımcı olacak tonmaister yada dj arkadaşlar olacaksa onlardan isteklerinizi rica ederek söylemelisiniz. Kimse kimsenin kaprisini çekmek istemez ki zaten sizin özel çalışanınız değiller. Eğer kapris yapıyorsanız, ne kadar iyide olsanız istenmeyen kişi olursunuz.Bir de heryerde ses sisteminden anlayan birisini bulamayabilirsiniz.
      Bununla birlikte Eğer bir işletme size iyi bir ses sistemi sunuyorsa sizin onlara ekstra saygı duymanız gerekir. Orası bu işe gerçekten değer veren bir işletmedir. Öyle işletmeler gördük ki senelerce ses sistemi taşıdık.Böyle durumları göz ardı etmeyiniz.İşletmelerde her zaman çözüm odaklı olmanızı öneriyorum.
      Çok önemli bir durum olmadığı sürece işinize gitmemezlik yapmamalısınız. Turizm de işinizi kaybetmeniz an meselesidir. Herşey daha iyi bir alternatife bakar.Eğer büyük bir sıkıntı varsa da bir alternatifiniz mutlaka olmalıdır.
    6.Popüler müzik, çabuk eskiyen bir şey olduğu için repertuvarınızın devamlı güncel kalması hem programınız için hemde kendiniz için iyi olacaktır. Bunun dışında bu zamana kadar hazırladığınız repertuarı saklamalısınız. Özellikle teknoloji çağında i pad kullanmak ve çalışmalarınızı drive'larda saklamanızı şiddetle tavsiye ederim.Olurda bir gün repertuvarınızı unutursanız telefonunuzdan drive'a bağlanıp yada silinirse internetten yedeğine ulaşabilirsiniz.
    7.İyi bir enstrüman kullanmalı ve ekipmanınız eksiksiz olmalıdır. Müzisyenlerin Yedek kablolarının olması özellikle de  bir solistin kendi mikrofonuna sahip olması ses kalitesi ve performansı açısından mutlaka gereklidir.
     8.Ulaşım için kendinize ait tasarruflu bir arabanız olmalıdır.
     9.Bulunduğunuz işlerde yemeğinize ve içtiklerinize dikkat etmelisiniz.Size verilen bu hakları su istimal etmemelisiniz. Özellikle iş esnasında alkol almamalısınız.Yiyecek ve içecek artıklarınızı mümkün olduğunca çöpe atmalısınız.Basit gözükse de kötü intibaya sebebiyet verebilir.
    10.İşteyken sadece işinize odaklanmalısınız. Sanatçı her zaman göz önündedir ne yaparsa dikkat çeker ve izlenir.Sahnede put gibi durmayın.Öncelikle gülümsemeyi ihmal etmeyin ve sahnede hareketli olun gerekiyorsa dans edin. İşinizde yaptığınız hareketlere dikkat edin. Arkanızdan konuşulduğunda işini yapar ve gider diyebilsinler...
    11.İşiniz bittikten sonra eşyalarınızı toplayıp oradan ayrılmanız sizin için iyi olacaktır. Müzisyenler otel içersinde dolaşıyor diye güvenliklerin telsizinden haber geçmesi pek hoş olmaz.
    12.İşinizi resmiyete dökmelisiniz. Vergi Mükellefi olup serbest meslek makbuzunuz olmalıdır. Kurumsal olursanız işletmeyle aranızda başkaları olmaz. Kuralları siz belirlersiniz. Paranız hesabınıza yatar.  Aynı zamanda masraflarınızı da vergilerden düşebilirsiniz.Kısacası kendi işinizin patronu olursunuz. Bu arada emekliliğiniz ve sağlık işlemleri için sigortanızı da ödemeyi ihmal etmemelisiniz.
    13. Siz işinizi iyi yaptığınız sürece zaten çevreniz artacaktır.Çevrenizi tanımalı ve arttırmalısınız. İşini düzgün yapmayan insanları yada iş yerlerini  belirleyip gerekirse onlarla çalışmayı durdurarak yeni işlere kapı açmalısınız ki işiniz yılan hikayesine dönmesin.Sezonluk işlerinizin bağlantılarını kopartmayın.Yaz yada kış sezonu açılmadan bağlantılarınızı mutlaka kurun
    14. Kendinize mutlaka haftada bir gün bırakın tatile ihtiyacınız olacaktır.
    15. Birikim yapmayı sakın ihmal etmeyin. Her zaman  hesabınızda sizi en az 3 ay idare edebilecek bir yatırımınız olmalıdır. Çünkü turizmde her işletmenin ödeme şekli farklı olabilir.Bunlara hazırlıklı olmanız gerekmektedir.
    16.Sosyal medyayı iyi kullanmalısınız. Yaptığınız işin videosunu mutlaka çektirin. Bu size bir sonraki işleriniz için referans olacaktır. İşinizi iyi pazarlamayı ihmal etmeyin.Her işte olduğu gibi reklam çok önemli bir araçtır.
    17.Hayalleriniz ve hedefleriniz hep olsun. Tembellik yaparsanız yerinizde sayarsınız hep cepten yersiniz.
    18. Sahneye çıkarken ki heyecanınızı hiç bir zaman yitirmeyin ve sizi izleyenlerle iletişiminizi mutlaka kurun.
    19. Kalitenizi her zaman gösterin.Yabancı dil eğitimini ihmal etmeyin.
    20. İyi müzisyen olup  bu topraklarda yabancı müzisyenlerin, işlerinizi almalarına fırsat vermeyin.

Yaptığınız işin değerini bilin ona gereken emeği verin çalışın ve yapabildiğiniz kadar devam edin vazgeçmeyin... Çünkü Müzik bizim için hayattır...
                                                                          *

1 Ekim 2018 Pazartesi

Likya Şarapları Etkinliği : Huzur













    Antalya'ya 110 km, Elmalı'ya 5 km uzaklıkta bulunan Likya Şarapları'nda, üzüm bağlarıyla iç içe bir şarap mahzeninin yemyeşil bahçesinde oturup tertemiz hava püfür püfür eserken sayısız ödüller kazanmış şarapların tadına bakmak harikulade olsa gerek... çok keyifli bir pazardı.

    Antalya Perge Rotaract’ın gerçekleştirdiği  bu etkinlikte onlara katılarak harika bir gün geçirdik.
 
    8 Ekim pazar sabahı saat 9 gibi Konyaaltı'nda Mini City önünde buluştuk.Yağmur hafif çiseliyordu. Tam bir sonbahar havası yaşıyorduk.Otobüsümüz hareket etti ve yaklaşık 1 saat sonra Korkuteli çevre yolunda bir gözlemecide mola verdik. Herkes tereyağlı kaşarlı, patetesli gözlemeleri çayla birlikte mideye indirirken adeta gözleme tadımı ve şöleni yaşanıyordu.
Ama hepsi açlıktandı... 😂      
 
   Yaklaşık 30 dakika mola verdiğimiz bu kahvaltı arasından sonra yavaş yavaş kalkarken gözlemeci abimiz bahçesinde yetiştirdiği taze elmalardan ikram etti. Bizde teşekkür ederek  oradan ayrıldık.
   Bir saat kadar yolumuz vardı.Müzisyen olduğumu bilen bir kaç arkadaş şarkı söylememi istese de, sahne dışında şarkı söylemekten pek hoşlanmıyordum  geçiştirdim diyebilirim ve muhabbetle keyifli bir yol geçti.
   Bir saat yol aldık, Elmalı'yı da geçtikten 5 km sonra Likya Şaraplarına ulaştık.




   Herkes otobüsten indikten sonra Likya Şarapları hakkında tanıtım yapıldı. Bu tanıtımdan sonra üretim yapılan kısma geçtik. Üzümlerin nerelerde yetişip hangi dönemler toplandığını, ne kadar  süre bekletildiğine kadar pek çok şey öğrendik. Üretim yapılan kısımdan aşağı mahzene geçtik. Senelerdir dinlenip güzelleşen şarapları gördük. 😊 Burda da yaklaşık 30-40 dakika şarap yapımı hakkında bilgi aldıktan sonra şarap tadımı için bahçeye geçtik.


  Burda 10 adet şarap denedik.Bu arada buraya gitmek isteyenler gittiklerinde belli bir ücret karşılığında şarap tadımı yapıp yemek yiyebilirler.

  Bu ülke topraklarında yetişen üzümlerle özenle yaptıkları bu şarapların dünyada pek çok yarışmada ödüller kazanması gerçekten gurur verici.

Tattığımız Şaraplar


 
 

 

 


Leziz Peynirler ve atıştırmalıklar

   Tertemiz esen rüzgarın  ve  manzaranın verdiği huzurla, o sakinliğin içinde üzüm bağlarına karşı oturup şarabınızı yudumlayabilirsiniz.
Keyfimize diyecek yok.😊😋


Perge Rotaract ve katılımcılar

    Likya Şarapları'ndan 3 gibi ayrıldık herkes oldukça acıkmıştı. Elmalı'da elbet köfte yapan iyi restoranlar vardı. 


Akşam üzeri Antalya'ya geri döndük.Keyifli bir gün oldu. Likya Şarapları, şarap severler için uğranması gereken mutlak bir yer... Herkese sevgiler...

Kabuğunuzdan Çıkın

Çoğu zaman şu dönemde alış-veriş yaparak mutlu olmaya çalışmak, telefonu yenilemek, daha iyi bir araba almak, daha büyük bir eve geçmek, mek...